8 Kasım 2010 Pazartesi

Feminist Bakış Açısıyla Dile Bir Bakış

Sara Mills, Feminist Stylistics kitabında dil kullanımı, semboller ve entelektüel üretime dair feminist bir eleştiri sunuyor. Kitabın asıl odak noktası ise şu: Toplumun cinsiyetçi ve ataerkil yapısından tek başına dil kullanımı sorumlu değildir; fakat cinsiyetçiliğin sürüdürülmesinde dilin rolü yadsınamaz. Dilsel üretim, var olan toplumsal yapıları pekiştirir.

Dil, kullanıldığı bağlamdan ayrı düşünülemez; bu sebeple metin üretildiği, zaman, mekan, toplum ve Mills’in Althusser’den alıntıladığı üzere celbetme (interpellation) şekillerinden ayrı yorumlanamaz (ya da belki de yorumlanmaması gerekir, demek daha doğru olur). Tüm bu koşullar yalnızca bir yorumu dayatmaz; fakat -konuyu daha derinden düşünürsek- bir metinden ve içinde bulunabileceği sınırlı sayıdaki bağlamlardan sonsuz anlam/yorum üretme imkanı da yoktur aslında. Mills okuyucuyu etken bir özne olarak konumlandırır ve metinde birden fazla anlam olduğunu kabul eder; yani okuyucu metni farklı şekillerde okumayı tercih edebilir. Fakat bu farklı okumaları da sınırlandıran da bir şey vardır; o da metnin kendisidir. Metin tarihin belirli bir döneminde belirli bir konumu, okumayı gerektirebilir/dayatabilir ve yine aynı zaman dilimi içinde ortaya çıkan ya da halihazırda var olan bazı ideolojik tutumlar arasında metni anlamlı hale getirecek olanın seçilmesi gerekir. Dolayısıyla yazar, metnin farklı zamanlarda, farklı yerlerde, farklı arkaplanlara sahip kişilerin metin okumalarını kontrol edemez. Her ne kadar, yazarın bir “hedef kitlesi” olduğu varsayılsa da bu hedef kitle, asıl okuyucu kitlesiyle her zaman için aynı olmayabilir. Bu sebeple Mills’e göre bir kitabın ne zaman, nasıl ve neden yazıldığını/basıldığını belirleyen şey bu hedef kitle ve asıl okuyucu kitledir.

Mills’e göre feminist analizin asıl amacı cinsiyet temsillerini değiştirmektir; çünkü bu temsiller bazı kişilerin lehine bir tutum sunarken, bazıları içinse bir zarar teşkil eder. Her ne kadar Mills bu temsilleri, kadın-erkek ikili karşıtlığı üzerinden ele almış olsa da ara sıra heteronormatif temsillere de atıfta bulunuyor. Dolayısıyla, bugünün bakış açısıyla konuya yaklaşınca şunu ileri sürmek pek de yanlış olmaz: dil kullanımı ve üretimdeki cinsiyetçiliğin izleri yalnızca kadın temsillerinde aranmamalıdır. Kitabın yazıldığı dönemde feminist analiz, kadınlara karşı yapılan ayrımcılığa karşı seslerin yükseltilmesi, dilin kadınlar lehine dönüştürülmesi daha güçlü bir ideolojik tutumken, bugün aynı şeylerin queer çalışmaları ve LGBT bireyler için de geçerli olduğu da iddia edebilir. Kitabın yazılmasının üzerinden geçen 15 senelik süre, belki bahsi geçen örnekleri ve söz konusu ayrımcılığı eskitmemiş olabilir; ama Mills’in de belirttiği gibi, artık bunlara yeni bir okumanın, yeni bir bakış açısının da eklenmesinin zamanı gelmiş durumda.

Mills, sırasıyla sözcük, kalıp sözler (atasözleri, özdeyişler, mecazlar, fıkralar) ve söylem düzeyinde cinsiyetçilik üzerinde duruyor. Bunların her biri reklamlardan şiir ve romanlara, şarkı sözlerinden Güzin Abla köşeleri ve iş ilanlarına kadar geniş örneklerle incelenmiş. Örneklerin her biri o kadar iyi seçilmiş ki Mills, bu metinlerin üretiminde işleyen celbetme mekanizmalarını kolayca gözler önüne serebiliyor. Asıl çarpıcı olan ise her gün maruz kaldığımız, içselleştirdiğimiz ve artık bizim (biz kimse artık?) için gündelik bilgi, sıradanlaşmış temsiller haline gelmiş cinsiyetçiliğin, yakın bir okumayla, metnin sembollerle birlikte yorumlanmasıyla ve dille sembollerin bir bağlama oturtulmasıyla, celbetme mekanizmalarını nasıl da ortaya çıkardığını görmek/keşfetmek. Mills’in analizinde Althusser’e birçok atıf yapılmış olması, belki de bu kitaptan sonra (aslında mümkünse önce) ilk okunması gerekenler listesine Devletin İdeolojik Aygıtlarını koyuyor.

Mills’in bu incelemesinde yaptığı şey, yalnızca metinleri bir araya getirip analiz etmek ve üzerine yorum yapmaktan ibaret değil. Dil kullanımındaki cinsiyetçiliği ortadan kaldırmak ve onun önerdiği üzere cinsiyetsiz bir dil yaratmak için çeşitli seçenekler de ortaya koyuyor Mills. Bu önerilerin hepsi, Mills’in kendi dili olan İngilizce için geçerli olsa da benzer örnekleri Türkçede de bulmak imkansız olmayacaktır. Zaten Türkiyeli bir okur için kitabın belki de en ilginç yanı, kitapta verilenlere benzer örneklere Türkçede de rastlamak. Bu da kim bilir, belki de cinsiyetçiliğin evrenselliğini (!?) gösteriyordur. Bu örneklerden bazıları şöyle: “A woman’s place is in the home (Kadının yeri yuvasıdır)”, “Behind every man is a woman (Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır)”. Böylesi örneklerin dile çeviriler vasıtasıyla girmiş olduğu öne sürülebilir, fakat bence asıl tartışılması gereken konu, bu kullanımların dile nasıl girdiği değil, neden girmiş olduğudur. “Neden?” sorusuna cevap bulmak o kadar kolay olmasa da tartışmaya bir yerden başlamak lazım, değil mi?

Mills’in sıraladıkları arasında benim en etkili olabileceğini düşündüğüm öneri şöyle: Dil bekçilerine meydan okumak. Peki kimdir dilin bekçileri? Eğitim kurumları (kurumsal bir dili kurumsal olarak nerede öğrendiğimiz düşünülürse yerinde bir tespit), televizyon (“devletin ideolojik aygıtları”ndan biri olan basının günümüzdeki en etkili temsilcilerinden), yayıncılık sektörü ve sözlükler. Mills’in sözlüklere dair de ilginç bir tespiti var. Mills’e göre sözlükler dili gözlemleyen kişilerce oluşturulmuş, sözcüklerin nasıl geçmişte ve günümüzde nasıl kullanıldıklarını tasvir eden yayınlardır. Yani sözlük kural koyucu değil, betimleyicidir (Mills 1995 s.123). Alışageldiğimiz sözlük tahayyülünden biraz farklı sanırım. TDK’da benzer bir tanım verilmiş olmasına rağmen, sanki genel eğilim sözlüğü reçete gibi ele alıp ne söylüyorsa doğru kabul etmek yönünde.[1] Dolayısıyla Mills’in parmak bastığı önemli bir noktayı gözden kaçırıyoruz. Sözlükler belirli bir ideolojideki insanlar tarafından hazırlanır, sözlüğe neyin dahil edilip neyin dahil edilmeyeceğine de bu insanlar karar verir. Gözden kaçırdığımız bu önemli nokta ise şöyle sonuçlara yol açabiliyor: birçoğumuz, sözlükte gördüğümüz “adam”[2], “bayan”[3] tanımlarını sorgusuz sualsiz kabul edebiliyoruz; çünkü sözlük bize olanı değil, olması gerekeni söylüyor. Farkında olmadığımız ya da göz ardı ettiğimiz bu küçük nokta, dili dönüştürme çabamızın önündeki en büyük engellerden birini teşkil ediyor olmasın sakın?

Tabii bunun yanı sıra daha devrimci önerileri de var Mills’in. Mesela, sözcüklere yeni anlamlar kazandırmak. Kitapta, lezbiyenlerin, aslında hakaret içeren argo bir sözcük olan “dyke” sözcüğüne yeni bir anlam kazandırmaya çalışarak, kelimeyi dönüştürme çabası örnek veriliyor. Aslında benzer devrimci hareketler bugün 1995’ten olduğundan daha yaygın olarak kullanılıyor. Bunun belki de en göze çarpan örneği “queer” kelimesinin kullanımı. Türkiye’den de bir örnek verelim: “Çingene” sözcüğüne yüklenen olumsuz anlamları dönüştürmek isteyen Çingenelerin, Roman yerine “Çingene” sözcüğünü kullanma tercihleri.[4]

Özetle söyleyecek olursam, Mills’in Feminist Stylistics eseri, zihin açıcı, düşündürücü ve harekete geçmeyi teşvik eden bir kitap. Cinsiyetçiliğin (bence heteronormativizmi de ekleyebiliriz) dil yoluyla nasıl yeniden üretildiğini, toplumdaki ataerkiyi nasıl gözler önüne serdiği ve bunlarla ilgili neler yapılabileceğine dair öneriler sunan, kadın hareketine önemli katkısı olabilecek bir kitap.

Mills, S. (1995) Feminist Stylistics, Londra: Routledge.



[1] Bir dilin bütün veya belli bir çağda kullanılmış kelime ve deyimlerini alfabe sırasına göre alarak tanımlarını yapan, açıklayan, başka dillerdeki karşılıklarını veren eser, lügat (http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&
kelime=s%F6zl%FCk&ayn=tam).

[2] 1. İnsan. 2. Erkek kişi, kadın karşıtı. 3. Birinin yanında bulunan ve işini yapan kimse. 4. Birinin yararlandığı, kullandığı kimse. 5. Nazını çeken kimse. 6. Görevli kimse. 7. İyi huylu, güvenilir kimse. 8. Bir alanı benimseyen kimse. 9. hlk. Eş, koca. (http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=adam&ayn=tam)

[3] 1. Kadınların ad veya soyadlarının önüne getirilen saygı sözü. 2. Kadın. 3. Eş, karı. 4. ünl. Kadınlara bir seslenme sözü.

[4] http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-14067-34-abe-bi-kimlik-veresin.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder